10 Şubat 2013 Pazar
İki Aşk Arasında Tek Yürek
Zeynep ve Yusuf birbirlerine aşık iki üniversite öğrencesiydi…
Zeynep uçurumun kenarında yürüyen ne yapacağını bilmeden iman ile küfür arasında kalmış bir genç kızdı. Bir tarafa meyl edecek olsa o tarafa düşecek ve bir daha çıkamayacaktı. Sola bassa küfür çukuruna düşecek kafir olacaktı sağa bassa iman yolunu seçecek gerçek bir Müslüman olacaktı. Bu uçurumun kenarı keskin ve çok tehlikeliydi. İki tarafa da aynı mesafedeydi… ama küfre düşmedi. Okuduğu öğrendiği birkaç hadis ayet kurtarmıştı imanını.. imanın tadına sonradan varmıştı. Zamanında büyük küçük çeşitli günahlar işlemişti. Ne tesettüre sahipti ne namaza.. kafasını kapatıp bedenini sergilemekten hiç utanmazdı. Alnı secdeden yoksundu. Kafasında başörtü varken tırnağına oje bile sürecek kadar düştüğü günler olmuştu… Yusuf ile sevdası ise tam da böyle bir zamanda başladı… Yusuf imanına düşkün namazında Allah yolunda bir gençti. Zeynep’i görmeden sevmiş o iman dolu yüreğine söz geçirememişti… Yusuf Zeynep gibi günahlara sürüklenmemiş o genç yaşına rağmen tek vakit namazını kaçırmamış kaza etmemişti.. işte birbirlerine zıt hiçbir şeyleri uymayan yakışmayan iki gençti onlar.. Yusuf Zeynep’i
görmeden tanımadan sevmişti. Nasıl olmuştu? Kendine soruyordu bu soruyu. Ama cevabını bulamıyordu bir türlü. Sevmişti yalnızca… göz görür gönül sever derlerdi ama onun gönlü görmeden sevmişti… Zeynep ise bu sevdadan tamamen habersiz yaşayıp gidiyordu. Bir gün Yusuf karar verdi tanımasa da günah olduğunu bile bile açılmaya karar verdi Zeynep’e… başta arkadaş gibi bir selam verdi. Zeynep için bir erkekle konuşmak gayet normaldi. Arkadaşlık etmek muhabbet sınırlarını zorlamak kız arkadaş gibi gülüşmekte hiçbir sakınca yoktu. Aradan günler geçti Zeynep’in rahat tavırları Yusuf’un dikkatinden kaçmamıştı. Zaten Zeynep te ne kadar rahat olduğunu sık sık hatırlatıyordu Yusuf’a. Ama Yusuf seviyordu onu yüreğine söz geçiremiyordu… Hâlbuki keşke o iman dolu yüreğinde saklamayı becerebilseydi. O tertemiz çocuk günaha girmeseydi… Zeynep ve Yusuf konuşuyor yalnızca mesaj ile iletişim sağlıyorlardı. Zeynep ilk defa bir erkeğe karşı böyle hissediyordu. Onu görmeden sesini bile duymadan nasıl sevebilmişti… Zeynep te aynı Yusuf gibi aşk ateşine düşmüş yanıyordu. Zeynep her ne kadar iyi bir Müslüman olmasa da Yusuf ile görüşmek hiç istememişti. Yusuf Zeynep’in her hangi bir hatası karşısında küçük kıssalar ayet ve hadislerle cevap verirdi beklide Zeynep bunu sevmişti… birbirlerine söz vermişlerdi evlenene kadar hiç görüşüp buluşu konuşmayacaklardı. Mesajında günah olduğunu bir erkek ile kızın böyle konuşmasının sakıncasını ise görmezden geliyorlardı… uzun bir süre bu sözlerine sadık kaldılar. Hep böyle gidecek sandılar uzaktan zinaya bulaşmadan devam edecek… Zeynep o sıra çok okumaya başlamıştı. O okuduğu birkaç ayet ve hadisin peşine düşüp araştırdı araştırdı araştırdı… Ve okudu okudu ve çok çok okudu… Zeynep yeniden doğmuştu. Rabbini bulmuştu artık onun emirlerini biliyor uyuyordu. . Zeynep ne doğru ne yanlış bilir sorgular olmuştu. Kendisini de sorguladı ve Allahın lanetlediği kullarından olduğunu anladı. Bir an durdu ve düşündü. Titredi o an ben ne yapmışım böyle dedi. Hani müslümandım hani imanlıydım dedi… Zeynep çok değişmişti. Okuduklarından öyle dersler çıkarmıştı ki sanki o birkaç ay önceki Zeynep gitmiş yerine kalbi iman ateşiyle yanan bir peri kızı gelmişti. Çok değişmişti Zeynep. Pantolonlarını, makyaj malzemelerini çöpe attı. Kendine ıslama uygun bol pardösüler ve geniş eşarplar almıştı. Artık onları giyiyordu. Hakka uygun örtünüyor bir vakit namazını kaçırmadan eksiksiz kılıyordu. Zeynep böyle değişmiş her şeye dikkat eder olmuştu. Yolda yürürken başını yerden kaldırmazdı ki bir haram göze ilişmeyeyim diye… o halden bu hale gelmişti bu genç kız… Yusuf ile aşkları o kadar büyüktü ki Leyla ile mecnunu kıskandıracak gibiydi. Zeynep yusuf’u o kadar özlerdi ki çoğu gece ağlayarak dalardı uykuya… iki imanlı gencin saf ve temiz aşkıydı artık bu… Allah aşkları çok büyüktü ama birbirlerini de öyle seviyorlardı ki gören gıptayla seyrederdi onları. Evet seyrederdi çünkü Yusuf ve Zeynep nefislerine söz geçirememiş ve buluşmuşlardı. Bunu belli bir mesafede yapmışları ama yabancı bir erkek ve kızdı onlar… bu buluşmaların devamı geldi… bir kare üç kere on kere… artık saysısı yoktu istedikleri zaman buluşur olmuşlardı. Hani nerdeydi o sözler… Zeynep tam tesettüre sahipti ama yaptığı ile tüm o amellerine leke düşürüyordu… namazını kılıyor ama zina işliyordu… belki farkları vardı ne elleri biran buluşmuştu ne de başka bir yakınlaşmaya şahit olmuşlardı ama bunu savunulacak tek bir tarafı bile yoktu onların oturup konuşmaları birbirlerine aşkla bakmaları bile çok büyük bir günah ve zinaydı! Yusuf zeynebin üzerine titrer ayağına değen taştan onu korurdu.. azıcık ince giyinse azarı basar hasta olsa kendisi hasta gibi davranır nasıl iyi ederim diye düşünür eline ne geçerse ona getirirdi ki yeter ki iyi olsun sevdiği biricik zeynebi iyi olsun diye…. Aşkın en saf halini sunardı gözbebeği zeynebine… soğuktan, kazadan sevdiğini koruyan Yusuf esas koruması gereken günahtan korumuyordu onu. Çok sevse bile bunu yapmaya hakkı yoktu.. ne zeynebin ne yusuf’un buna hakkı yoktu.. oysa ki onlar bilinçli imanlı gençlerdi… rabbinin emri olan nikahi yapsalardı… bu aşkları nikah ile taçlansaydı… ama olmadı… olmuyordu e zamanıydı ne maddiyatları vardı… o zaman neden kenara çekilip aşklarını kalplerine gömmüyorlardı bu kadar iman ehli olan iki genç neden bu hataları yapıyordu???? Aradan uzun haftalar aylar geçti. Yusuf ve Zeynep aynen devam ediyorlardı…
İlişkilerinin son dönemlerine Zeynep artık bu durumdan çok rahatsız olmaya vicdan azabı çekmeye başlamıştıZeynep o ilk günlerdekinden daha imanlı daha rabbine aşık daha takvalı bir genç kızdı. Bu günahı iyice canını yakmaya başlamıştı. Hem rabbinin huzuruna çıkıyor hem de bu en kötü günahlardan biri olan zina suçunu işliyordu! Zeynep artık rabbi ile Yusuf arasındaydı… iki aşk arasında tek yürek… şu dünyada ona yusufunu hediye veren rabbine Zeynep çok aşıktı… ama o verilen hediyeye de çok ama çok aşıktı… Aklı ayrıl rabbinin rızasını kazan diyor kalbi sen bu sevdadan nasıl vazgeçeceksin diyordu. Çünkü Yusuf onun ilk tek ve son aşkıydı vazgeçmek söylendiği gibi kolay değildi… Ondan başkası ile haya kurmamış yanında istememişti… çok sevmişti yusufunu hala seviyordu hem de her gün artan bir aşkla… ortada hiçbir olumsuzluk yoktu ilişkileri gayet güzel ilerliyordu harama bata bata…. Kavga gürültü etmiyorlardı… ama Zeynep öyle imanlı bir genç kızdı ki çok düşündü. Rabbim benden razımı? Ben bu günahları işlerken onun huzuruna nasıl çıkarım dedi… diğer bir yandan gözleri aşktan kördü ama bunları düşünecek ayırt edecek kadar da Rabbine düşkündü…. Yusufa evlilik meselesini açma kararı aldı. Yusufu karşısına aldı ve söyledi . evlilik işlerini hızlandıralım dedi. Ama Yusuf biraz haklı biraz üzgün bu durumu ailesinin kabul etmeyeceğini onun hayatına karışıklarını ve olmayacağını anlattı zeynebe… evlilik işi uzar demişti Yusuf elimden geln bu işim yok param yok beni bekle demişti. Ama Zeynep bu durumu bu kadar uzatmayı asla kabul edemezdi… Zeynep artık ne yapsa boş bomboştu… çok mutlu bir günü ardından Zeynep karar verdi… bu kumruları bile kıskandıran sorunsuz mutlu huzurlu ilişkiye son verecekti… ayrılık lafı bile onu ağlatmaya yeterken bunu nasıl yapacaktı??? Kim yapardı bunu??siz sevgilisi olan aziz okuyucu yapar mıydınız bunu sırf günah diye evlilik hayalleri kurduğunuz aşktan sevdadan vazgeçer miydiniz? Bir kalemde silip atmayı o hayatınızda belki bir daha bulamayacağınız o kişiyi tek kalemde siler miydiniz??? Zeynep yaptı… ortada hiçbir sorunları yokken canından bile çok sevdiği yusufundan vazgeçti… bana rabbim yeter dedi… yusufa ağlaya ağlaya bir mesaj yazdı nasıl yazmıştı nasıl göndermişti… ayrılığı düşündükçe kalbi ağrıyan Zeynep ALLAH için vazgeçmişti… ama ne dese Yusuf vazgeçmeyecekti biliyordu. Kendisinden nefret ettirmeye karar verdi başka bir yol bulamadı yoksa Yusuf bırakmazdı … ne onunla evlenirdi ne de bırakırdı.. Zeynep yusufu öyle çok seviyordu ki onun artık harama girmesine izin veremezdi.. kendi kendine dua ederke…”rabbim o yanacağına beni al cehennemine ama artık beni bu sevdadan vazgeçir, yusufum beni bıraksın biz haramız.” Der dua ederi gözyaşları içinde… nasıl güzel bir imandı… nasıl bir teslimiyetti…nasıl bir AŞK tı yusufundan ayrılmak yerine ölmeyi tercih ediyordu ama rabbinin rızasını kazanmaktan daha öte bir şey olmadığını biliyordu…Zeynep yusufa artık sana aşık değil bir başkasına aşığım diye bir konuşma yaptı.. Yusuf beyninden vurulmuşa dönmüştü. Nereye gideceğini bilemeden öyle koşup etrafa saldırıp duruyordu. Oysaki öyle bir şey yoktu tek sebebi Allah rızası idi… Yusuf ve Zeynep ayrılmışlardı.. Zeynep için uykusuz gecele zor günler başlmıştı… hele kiYusuf için…Zeynep ağladı ağladı çok ağladı gece uyku diye bir şey bilmez olmuştu. Tek çaresi sığındığı rabbiydi iki genç için zor çok zor günler başlamıştı artık… Yusuf zeynebe beddua okumuştu… Yusuf ne ders desin peygamberinin müjdeleri birazda olsun onu rahatlatıyordu…”aşkını gizleyip,iffetini muhafaza ederek, sabredenin Allah affedip cennetine koyar.” (ibni asakir)
Başka bir hadiste ise: “ümmetimin üstün olan kimseleri aşk belasına mazru kalınca iffetini muhafaza edenlerdir.”(deylemi) buyurluyor… alemlere rahmet peygamberimizin müjdesi ferahlık vermezmiydi insana o rabbini seçmişti rabbi hiç yardım etmezmiydi…
Aradan aylar geçmişti…Zeynep için artık bu ayrılık çekilmez olmuştu yusuftan ses çıkmıyor zamanında yalvaran Yusuf artık hiçbirşey demiyordu… üstelik hassas bedenide artık bu acıya tepki veriyordu… Zeynep doktora mide ağrısı ile gitti. Doktor her testi uyguladı ona. Zeynep mide kanseriydi… belki de yusufun bedduası tutmuştu ama bir suçu yoktu ki onun yusufunu kendi imanını korumak için yapmıştı bunu… doktor zeynep’e çok kızıyordu. Eğer daha erken gelse bu kadar ilerlemeyecek tüm bedenini sarmayacaktı… daha gencecik bir kızdı hayatının en güzel günleri aşk acısı ile geçmiş son günleri ise bu hastalıkla bitip gidiyordu… artık zeynebin hastalığı çok ilerlemişti kemoterapi bile almıyor rengi teni bembeyaz odasında yatağına ölümü bekliyordu. O deli bıcır bıdır enerjik kız yerini bir saksı bitkisi gibi soluk bitik hissiz bir varlığa dönüşmüştü… o bir yandan dilinde rabbini zikrederken diğer yandan yusufunu düşünüyordu… artık ölüm anı yakındı belki kulağında kısık bir ses duydu elinde bir sıcaklık hissetti zorlada olsa o tarafa bakınca yusufu karşısındaydı elini sımsıkı tutmuş “sen ne yaptın zeynebim!” diyordu… Zeynep o iffet abidesi genç kız ölüm döşeğinde bile olsa zorla çekti elini gencin elleri arasından.. biliyorduki yaradanın emirleri son nefese kadar geçerliydi… zeynebin en yakın arkadaşı yusufa her şeyi anlatmıştı ve Yusuf hemen o hastaneye gelmişti… “Yusuf ağlmaktan mosmor olmuş gözleri ile zeynebine bakıp :”helal olsun birtanem helal olsun!”diyordu “ne hakkım varsa helal olsun!” Zeynep dudağında ince bir gülümseme ile Eşhedu en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlü.diyerek bu hayata gözlerini yumdu… arkasında yıkık dökük virane bir Yusuf bırakarak…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder