23 Mart 2013 Cumartesi

DOSTLUĞUN KUVVETİ


DOSTLUĞUN KUVVETİ O akşam,yorgun argın işimden evime geri
dönüdüğümde, yapmak istediğim farklı bir şeyler
olduğunu fark ettim.Yorucu olmayan ama hoş şeyler... Odama kapanıp,dolabımın üzerindeki büyük kutuyu
aşağıya indirdim.Üzerindeki tozu dikkate
alırken,aynadaki ifademe gözüm ilişti,
gülümsüyordum.Niye mi? O kutuda okul yaşantımdan
pekçok hatıralarım,anılarım saklıydı. Günlüklerim,hat
ıra defterim, mektuplar, ders aralarında yazılan notlar özel bazı insanlardan gelen birkaç hikaye,
fotoğraflar... Günlüklerimi okumaya başlayınca, bir kişi geldi
gözlerimin önüne. Çok sevdiğim, yazık ki dostça
sürdüremediğimiz, fakat dostça ayrıldığımız bir ilişkiyi
paylaştığım, dünya tatlısı bir bey... Bir kolye...Takmayabile kıyamayacağım kadar
güzel.Çok özlediğimi fark ettim onun dostluğunu. İşte
ben böyleyim. Ne zaman birini özlediğimi anımsasam,
bir daha hiç bırakmamacasınaona sımsıkı sarılmak
isterim. Birisiyle kavgalıyken de hep özür diler,
hatanın büyük bölümünün bende olmadığını bilsem bile, insanları kırmaktansa tüm suçu üstlenmeyi göze
alırım. Fakat çok sevdiklerimin 'gerektiğinden çok fazla
iyi'olduğumu söyleyip bunu doğrulayan olaylara
incindiğimde,isyan etmek isterim. Bu isyan duygusu
içimi kapladığında bile, neyin doğru olduğu konusunda
devamlı sorgularım kendimi. Yıllar önceki konuşmamıza göre biz artık arkadaş
dahi değildik ama, dedim ya ben birisini özledim mi,
kızdım mı kendime küskünlüğümden dolayı, kanlı
bıçaklı olsak, dayak yiyeceğimi bilsem bile, hiç
gocunmadan onun ayağına kadar giderim. Önemli olan kaplerin daha fazla kırılmaması; zararın
neresinden dönülse kardır. Sonra saatin geç olduğunu
fark edince, içimdeki tüm heyecanı bastırmaya
çalışarak, ertesi güne erteledim. Ertesi gün işyerimden telefonun tuşlarına dokunurken,
ne kadar tanıdık olduklarını düşündüm. Çıkan
annesiydi. Cevabı almak için soruyu yöneltmeye
fırsat kalmadan annesi, 'Onu 1 yıl önce trafik
kazasında kaybettik' dedi. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı.Duyduklarım doğru
olamazdı. Tepki veremiyordum. Sonrasında
konuştuklarımızı pek net hatırlayamıyorum. Tek
hatırladığım, göğüs kafesime aniden bastıran büyük
bir ağırlık ve tamamen kontrolüm dışında sürekli akan
gözyaşlarımdı. Sonrasında kabristanına ziyarete giderken, bir buket beyaz papatya aldım.B u onun
değil, benim en çok sevdiğim çiçekti. O tüm çiçekleri
severdi tıpkı tüm insanları sevdiği gibi... Mezarının başına geldiğimde aklımdan geçenler, ilk
ayrıldığımızda hep hayalini kurduklarımdı... Kapımda önce bir buket papatya belirir, sonra o başını
uzatıp sımsıcacık bir gülümsemeyle yepyeni bir
yaşantı açardı yaşantıma. Ama gerçekler çoğu kez
olduğu gibi bu güzel düşlerden çok ama çok uzaktı. O
bir buket papatya benim elimdeydi ve ben onun
kapısından o çiçekleri uzatmak için gecikmiştim. O zamanlar anladım ki, ilk kez birinden özür dilemek,
onun kalbini geri kazanmak için artık çok geçti. Elimde papatyalarla durduğum o dakikalarda,kar
şımdaki yalnızca mermerin çerçevelediği bir avuç
topraktan ibaretti. Kendime engel olamıyor devamlı
ağlıyor ve suçluluk duyuyordum. Arkamdan gelen ayak sesleriyle biraz toparlanmaya
çalıştım. İşte onlarda buraya geliyorlardı. Oldukça hoş
bir genç bayan ve yanında 3 yaşlarında dünya tatlısı
bir kız çocuğuydu gelenler. Bayanla konuşunca eşi olduğunu öğrendim,
yanındakinin de biricik kızı. Bense ismimi vermeden
ölümünü haber alamayan, çok iyiliğinin dokunduğu,
liseden bir arkadaşı olarak tanıttım kendimi. Sanırım
onunda aklına gelmedi adımı sormak. Az sonra daha
fazla dayanamayacağımı düşünerek, arkamı dönüp yürümeye başladım. Bayan dönüp 'PINAR' diye seslendi. Arkamı döndüm.
Yüzüme bakıyordu: - "Sanırım sizin adınız da Pınar?" Başımla onaylarcasına bir işaret yaptım. "Kızımın adı
da Pınar da" dedi küçük kıza yönelerek. - "Eşim bu adı çok severdi.Sizi gördüğüm an fark
ettim, eşimin bu ismi bu denli sevmesini sağlayan
kişinin siz olduğunuzu..." O an anladım ki geç kalınmış hiç bir şey yoktu. Biz
onca yıl ayrı kalmıştık ama, birbirimize verdiğimiz
değer ve dostluğumuzun kuvveti hep içimizde var
olmuştu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder