25 Mart 2013 Pazartesi
Namaz ve ben
Namaz ve ben...
Askerlik, hayatımın 20 senesini aldı... O zamanlar cebimizde küçük bir not defteri ve kalemle dolaşırdık ki, kumandan emir verirse, unutmamak için hemen not alalım...
Sonrasında kumandan bizi sorguya çeker, hangi işleri yaptığımızı, yapamadıklarımızı da niçin yapamadığımızı sorardı. 20 senem, bu disiplin ve talimatları uygulamakla geçti. Tabii insanız; bunaldığımız, yorulduğumuz oluyordu. Amma ne zaman ki emekli oldum; işte o zaman uyduğum disiplinin, verilen emri yerine getirmenin, yorgunluklarımın, çektiğim tüm sıkıntıların mükafatını aldım. O zaman dedim ki; “Ben İslamiyet’i askerlikte öğrendim.”
Hayat, bir yolculuktur. Dünya da bu yolculukta uğradığımız bir handır. Geldik, konakladık, gidiyoruz. “Han sahibine” ne kadar itaat ettik? Müslüman bir şahıs, itaat ettiği kişileri, kuruluşları düşünse Allah’a olan itaatinin hangi seviyede olduğunu daha iyi anlar...
Bana göre namaz, Müslüman’ın en güzel itaat göstergesidir. Öyle bir itaat ki, her secdede başımızı yere koyarak, “Baş üstüne Allah’ım!” diyoruz… Kur’an’da en çok emredilen ibadet, namazdır. Namaz kılan Müslüman, kılmayan kişiye en azından şunu söyletir: “Neden o namaz kılıyor da ben kılmıyorum?”
Bir gün bir şahıs Mehmet Kırkıncı Hoca’ya “Hocam, benim namaz kılmakla Allah’a ne faydam oluyor?” demiş. O da demiş ki; “Sen namaz kılmamakla kendine faydan ne oluyor?” Yani Allah’ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yok, bizim o ibadetlere ihtiyacımız var. Evimizde bir çiçek vardı. Yerini değiştirdik, kurudu. Çünkü evvelki yerinde güneş görüyordu. Güneşten uzak kalınca kurudu. Müslüman da namazdan uzak kalırsa, manen kurur. Bitkilerin güneşe ve suya ne kadar ihtiyacı varsa, Müslüman da ibadete o kadar muhtaçtır…
Mesela hastalanmadan evvel camileri dolaşmayı, camilerde namaz kılmayı alışkanlık haline getirmiştim. “İstanbul’da namaz kılmadığım cami kalmasın!” diye düşünüyordum. Allah’tan gelene razıyız amma hastalığımın ilk dönemlerinde camiye gidememek, secde edememek beni üzüyordu. Sonra dedim ki “Olur mu yahu! Allah bir ayağımı, bir kolumu benden aldı amma diğerleri yerinde duruyor, çok şükür. Sağlıklı olan organlarımın şükrü için namaza devam…”
Efendimiz’in (sas) namazda kıyamda durmaktan mübarek ayakları şişmiş. Kendilerine, “Ey Allah’ın Resulü! Senin geçmiş ve gelecek bütün kusurlarını Allah bağışlamış değil mi? Neden kendine bu kadar zahmet veriyorsun?” denildiğinde şu cevabı vermiş: “Allah’a çok şükreden bir kul olmayayım mı?”
Demek ki Müslüman, önce kendine bu soruyu soracak: “Allah’a çok şükreden bir kul olmayayım mı?” Bu soruya “Evet” cevabı vermenin yolu namazdan geçer…
Bu hayatta en önemli mesele İbrahim (as) gibi maddi manevi putları kırıp mihraba yönelebilmektir. Bu hayatta en önemli mesele Nuh’un (as) gemisine, yani sefine-i Kur’aniye’ye binebilmektir. Çünkü Kur’an’dan aldığımız işaretle anlıyoruz ki, o geminin dışındakilere helak olacak…
HEKİM OĞLU İSMAİL.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder