LumiEre kardeşler, Auguste Marie Louis Nicolas (19 Ekim 1862, Besançon, Fransa – 10 Nisan 1954, Lyon) ile Louis Jean (5 Ekim 1864, Besançon, Fransa – 6 Haziran 1948, Bandol), ilk film yapımcıları arasındadırlar.
Lumiére kardeşler, ilk özel sinema sunumlarını 22 Mart 1895 tarihinde, halka açık olan ve izleyiciden ücret alınan ilk gösterimlerini ise Paris'te Salon Indian Du Grand Café'de 28 Aralık 1895 tarihinde gerçekleştirmişlerdir. Tarihe geçen bu genel sunum, Lumiére kardeşlerin ilk filmi olan Sortie des Usines Lumière à Lyon (Lumiére Fabrikasından Çıkan İşçiler) un da aralarında bulunduğu on kısa metrajlı filmden oluşuyordu. Her film 17 metre uzunluğundaydı ve yansıtıcı ile çevrildiklerinde 46 saniye sürüyorlardı.
Lumiére kardeşlerin, ilk filmlerini gösterim yılıyla aynı olan 1895'te, Léon Bouly'nin bir yıl önce patenti alınan sinematograf cihazı ile kaydettikleri düşünülmektedir. Daha sonra Lumiére kardeşler tarafından da geliştirilen sinematograf, filmlerin kaydedilebildiği, düzenlenebildiği ve yansıtılabildiği bir cihazdı.
Ücretli bu gösteriyi 35 kişi izledi. İlk programda 3 dakikadan fazla sürmeyen 10 film birden gösterilmişti. Özellikle, “Arrivee du Train en Gare de La Ciotat” (Trenin La Ciotat Garına Gelişi) filmi büyük ilgi görmüştü. Bu gösterilerde, üstlerine doğru gelen treni görünce izleyicilerin sandalyelerin altına saklanmaya çalıştıkları söylenir
sinematografı kimseye satmasalar, bir geleceği olmadığına inansalar da, Lumiere Kardeşler beklemedikleri bir ilgi gören gösterilerini sürdürebilmek için, film üretmek gerektiğini anlarlar. Gerçekten de ilk gün yalnızca 35 kişi birer frank ödeyerek film izlemişti ama kısa süre de gösteriler kapalı gişe yapılmaya başlamıştı. Sabah 10’dan gece yarısına dek günde 20 gösteri yapılır olmuştu. Bu ilgi karşısında, göstericinin çıkardığı sesi bastırmak amacıyla salona bir de piyano yerleştirilmiş, gösteriler müzik eşliğinde yapılmaya başlanmıştı. Lumiere Kardeşler, yabancı ülkelerde yapılacak çekimlerin daha fazla ilgi çekeceğini düşünerek, dünyanın dört bir yanına operatörler gönderirler. Bu operatörlere, işlerinin sürekli olmayacağını, 6 ay, en fazla 1 yıl sürebileceğini söylerler. Promio, Mesguich, Doublier … ellerinde birer sinematograf, çekim yapmak için yabancı ülkelerin yolunu tutar. Bu arada Promio, 1896 yılı yazında İstanbul’a gelerek çekimler yapar. Haliç’in Panoraması, Boğaziçi Kıyılarının Panoraması, Türk Topçusu, Türk Piyadesinin Geçit Töreni adlı filmler çeker. Böylece değişik ülkelerin görüntü, anıt, gelenek ve kişilerinden oluşan önemli bir belgelik çıkar ortaya. İzleyenlerin, ancak okuyarak ya da giderek bilgi edinebilecekleri yöreleri, olayları beyaz perdede görmelerini sağlayan yepyeni bir iletişim imkanı doğar. İki yıl içinde, Lumiere’lerin ellerindeki film sayısı 1000’i bulur.
1900 yılında Paris’te düzenlenen sergide (Exposition Universelle) sinematografa da yer verildi. Katalog sergiyi, “Verimli buluşlarla, bilimde sağlanan gelişmelerle evrenin ekonomik düzeninde devrim yapan bir yüzyılın büyük sonuçlarının, olağanüstü bilançosunun bir dökümü” olarak tanıtıyordu. Lumiere’ler sergi alanında dev bir perdede gösteri yaptılar. Gösteriyi ilkin, Eyfel Kulesi’ne asılacak dev bir perdede, açık hava sineması olarak tasarlamışlardı. Ama rüzgarın perdeyi yırtma ihtimali karşısında, serginin Galeries des Machines bölümüne, 21 metre eninde, 18 metre boyunda bir perde kurdular ve bu perde üzerinde 70 mm eninde filmlerle gösteri yaptılar. Perde, her gün kaldırılıp suya yatırılıyor, bu işlem, perdenin iki tarafından da izlenebilen görüntünün daha ışıklı olmasını sağlıyordu. Ücretsiz olarak yapılan gösteriler altı ay boyunca sürdü ve salon tam 326 kez seyirciyle doldu.
Paris Sergisi’nin önemli bir yeniliği de “sesli sinema” oldu. Lumiere ilk gösterilerini yaptıkları Grand Cafe sahibi Clement Maurice, plak üretimi yapan Henri Lioret’le birlikte Phono-Cinema Theatre gösterileri yaptı. İzleyiciler dönemin Sarah Bernhardt, Coquelin, Felicia Mallet gibi ünlü oyuncularını perdede görüyor ve seslerini duyuyordu. Gösterim görevlisi, göstericinin kolunu çevirerek görüntüleri perdeye yansıtırken, salondaki gramofondan bir kabloyla kulağına iletilen seslerle görüntü arasında eşleme sağlamaya çalışıyordu. Gramofon-Sinema-Tiyatro gösterisi iki üç yıl süreyle Avrupa’nın birçok ülkesinde de ilgiyle izlendi.
YAPTIGI FILMLER ISE = Lyon’daki Lumiere Fabrikası’nın İşçilerin Çıkışı, Bebeğin Kavgası, Tuileries Havuzu, Bir Trenin Gara Gelişi, Alay, Nalbant, Kağıt Oyunu, Ayrık Otları, Duvar, Deniz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder