19 Mayıs 2012 Cumartesi

BORCUNU ARZ ETME


RASÛLÜLLAH SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE SELLEME BORCUNU ARZ ETME [1]

Bilinmeli ki, kamerî aylardan Zilkâde’nin on yedinci gecesi, akşam ile yatsı namazı arası cümle şehir halkı Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin saadetli huzuruna borcunu arz edip

“Ya Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şu miktar borcum var, ihsan eyle!”

diye salât u selam ederek şebike’[2]den içeriye buğday bırakırlar. Oraya biriken buğdayı ağa­lar alıp ekmek yapar ve bazı kimselere hediye ederler…

Tecrübe edilmiştir.[3] O sene hacılar gelip gittikten sonra bir kimsenin dünyada hiç bir bildiği, tanıdığı olmasa bile, borcu kadar bir para veya mal kendisine nasip olur. Hatta bu satırları yazan biçare din kardeşiniz o ge­ce şöyle düşündüm:

“Borcum yok, bu şereften mahrum olmayayım, benim de Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin defterine ismim kayd olsun…” dedim ve bir miktar buğday alıp

“Ya Resulallah bu biçare Derviş Ahmed’i ihsan hediyenle sevindir” de­yip salât u selam ederek bıraktım. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin yüzü suyu hürmetine o sene buğdaylar adedince bu fakire altın nasip oldu. İstanbul’dan beklenmeyen yerlerden mektub ile, surre (kese kese) ile akçalar geldi. Hatta Erzurum’dan kırk kuruş geldi. İşte, Huzur’a borcunu arz etmek bu şekilde denenmiştir. Medine’nin esrarlı ve hikmetli işlerindendir.

Bilinmeli ki, Medine halkı şu vak’ayı anlatmışlardır:

Bir kimse ailesiyle şöyle bir ahid yapmış:

“Bu sene seninle kanaat edelim, hiç borç yapmayalım. Zira her sene Huzur’a varıp Ya Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şu kadar borcum vardır demekten utanıyorum…”

Bu dediğini tutmuş ve o sene hiç borca girmemiş. Ama geçen se­neden buğdaycıya bir altın borcu kalmış, la­kin hatırından çıkmış. Ta ki, halkın Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin huzuruna borçlarını arz ettikleri gece gelmiş, herkes toplanmış borcunu bildirmiş.

Ama o zat, borcum yok diye gelmemiş. O kim­se rüyasında (mana âleminde) gördü ki, Hüc-re-i Şerif açılmış, bir yüce divan kurulmuş, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz saadetle bir kürsü üzerine oturmuşlar, bütün ashab o mec­liste hazırlar… Velâyet Şahı Hz. Ali kerreme’llâhü veche Efendimi­zin elinde bir defter var, o deftere göre saha­be efendilerimiz ehl-i Medine’yi birer birer huzura götürüyorlar.

“Ya Rasûlüllah, filan oğ­lu filandır, şu kadar borcu var…”

diye arz ediyorlar, Efendimiz de “verilsin” diye emir buyurduklarında Şah-ı velâyet Hz. Ali kerreme’llâhü veche Efen­dimiz elindeki deftere kayıt ediyorlar… Rüya­yı gören kimse de huzura varıp Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem arz olundukta Efendimiz ona şöyle hitap et­mişler:

“Geçen seneden buğdaycıya bir altın borcu var verilsin, onun bu sene bize ihtiyacı yoktur.”

Adamcağız ah u ederek ile vücudu tirtir titreyerek şiddetle ağlaya ağlaya uyanınca yüzü üstü sürünerek Huzur-ı Saadete varıp Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin eşiğine

“Aman ya Rasûlüllah (sallallâhü aleyhi ve sellem) be­ni affeyle, ben kimim ki sana ihtiyacım olmaya… On sekiz bin alem sana muhtaçtır ya Rasûlüllah, El aman, el-aman!…” diye ağlayıp in­leyerek tevbe ve istiğfar etmiş… Ve ondan sonra da ömrünün sonuna kadar borçsuz kal­mamış diye anlatırlar. Bu yüzdendir ki, orada borçsuzluk övülen bir şey değildir. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Medine ehlini kimseye muhtaç etmez. On­ların kalp zenginliği ve düzgün halleri vardır. Hemen Cenab-ı Hakk cümlemize hayırlı sonlar nasip eylesin. Amin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder